Erdoğan’ın mitingleri, Obama’nın samimi videosu… Bunlar siyasetiletişimcilerinin kurguladığı başarılı kampanyaların bir ürünü. Gülfem Saydan Sanver’e göre “Türk seçmeni duygusal, empati kuramadığı adaya oy vermez”
Siyaset iletişimi nedir?
Siyaset iletişimi, bir ayağı siyaset bir ayağı da iletişim olan disiplinlerarası bir çalışma alanı. Siyaset iletişimcisinin görevi de iki ayrılıyor: Birincisi seçim döneminde yaptıkları. İkincisi de diğer zamanlar yaptıkları… Siyaset iletişimcisi seçim döneminde kampanyanın bütün ayaklarını koordine edip ana stratejiyi oluşturur. Siyaset iletişimi Türkiye’de çok yeni. Amerika’da 1950’lerde başlıyor. Özellikle kitle iletişim araçlarının artmasıyla…
Türkiye’de neredeyse dört yılda bir sandığa gidiyoruz. Fakat Amerika’da her yıl seçim oluyor. Çünkü yargıçlar ve valiler de seçimle belirleniyor. Bu pratik eksikliğinin de etkisi var mı bu alanın Türkiye’de gelişememesinde?
Tabii ki. Orada sürekli bir seçim atmosferi var. Fakat biz de son dönemde arka arkaya sandığa gidiyoruz. Birde şöyle bir şey var: Siyaset iletişiminin sağlıklı yapılabilmesi için kampanyanın son üç aya sıkıştırılması doğru değil. Birkaç yıl önceden başlamak gerekir. Çünkü seçim döneminde tüm partiler, tüm adaylar bir şeyler söylüyor ve seçmenin kafası karışıyor.
Sokak sokak gezmek, evlere gidip çay içmek, insanların ellerini sıkmak hâlâ çok etkili mi kampanyalarda?
Çok etkili. Şöyle anlatmak gerek, seçmenler ikiye ayrılır: Rasyonel ve duygusal seçmenler. Türk seçmeni genel olarak duygusal. Seçmenlerimiz bir adayı başarılıda bulsa, empati kuramıyorsa oy vermiyor. Amerikalılarda da bu böyle. İngilizler ise tam tersi.
Röportajın devamını okumak için: Türk seçmeni duygusal